Size sürekli hatırlatılan bir acının rengini anlatmak istedim bugün...
Biraz siyahi, biraz açık gri halini...
Ben size bugün toprağın en hakiki kızılından başlamak istedim...
Çünkü bayramları en çok gitmek, dokunmak istediğimiz yere bir mezar taşında...
Bir adı, hissedercesine kalbimize, dilimize kazırız.
Biz, elini öpmek istediğimiz adamın toprağına dalar ağlarız.
Bizim gururumuzun, parçamızın toprağını avucumuza saklar onunla bir oluruz.
Kalbimizden geçenleri ona içimizden söyler dışımıza vuramayız.
Çünkü, söylersek biliriz kıyamet kopacağını... Acıların, eksikliklerin ayaklanacağını...
Biz, acılarımıza gebe kalırız.
İçimize atarız...
Bir gün... Taa ki ölümün olmadığı ana gelene dek...
Kalbimizden onu çağırır, ondan bir iz ararız.
Varlığına da yokluğuna da şükürler yağdırırız.
Öğrettiğine sadık kalmaya çalışır, emanetlerine gözü gibi bakarız.
Sırf bir daha kaybetmemek adına elimizi açar semaya bakarız.
Hayatta o dönemeçten dönmem dediğimiz anda yaşadığımız acı sonla,
Aynı yola bir daha girmemenin hesabına kapılırız.
Allah da biliyor ya acısını, geçmiyor dinine yandığımın serzenişi, orada saklı...
Kalbim ağrır mı yine yanına gelirsem?
Kızmaz mısın acını yitirmedim diye...
Aşk gibisin benim için, bir tutku, kolay vazgeçilmez en hakiki gerçek...
Belki sırf bu yüzden yerin de acın da taptaze seninle...
Sevgini en derin haliyle içimde yaşatırken ben...
Seni özlediğimi görüyor musun?
Seni çok seviyorum kalbim...
Işıkla uyu...
Ayfer Arslan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder