Size sürekli hatırlatılan bir acının rengini anlatmak istedim bugün...
Biraz siyahi, biraz açık gri halini...
Ben size bugün toprağın en hakiki kızılından başlamak istedim...
Çünkü bayramları en çok gitmek, dokunmak istediğimiz yere bir mezar taşında...
Bir adı, hissedercesine kalbimize, dilimize kazırız.
Biz, elini öpmek istediğimiz adamın toprağına dalar ağlarız.
Bizim gururumuzun, parçamızın toprağını avucumuza saklar onunla bir oluruz.
Kalbimizden geçenleri ona içimizden söyler dışımıza vuramayız.
Çünkü, söylersek biliriz kıyamet kopacağını... Acıların, eksikliklerin ayaklanacağını...
Biz, acılarımıza gebe kalırız.
İçimize atarız...
Bir gün... Taa ki ölümün olmadığı ana gelene dek...
Kalbimizden onu çağırır, ondan bir iz ararız.
Varlığına da yokluğuna da şükürler yağdırırız.
Öğrettiğine sadık kalmaya çalışır, emanetlerine gözü gibi bakarız.
Sırf bir daha kaybetmemek adına elimizi açar semaya bakarız.
Hayatta o dönemeçten dönmem dediğimiz anda yaşadığımız acı sonla,
Aynı yola bir daha girmemenin hesabına kapılırız.
Allah da biliyor ya acısını, geçmiyor dinine yandığımın serzenişi, orada saklı...
Kalbim ağrır mı yine yanına gelirsem?
Kızmaz mısın acını yitirmedim diye...
Aşk gibisin benim için, bir tutku, kolay vazgeçilmez en hakiki gerçek...
Belki sırf bu yüzden yerin de acın da taptaze seninle...
Sevgini en derin haliyle içimde yaşatırken ben...
Seni özlediğimi görüyor musun?
Seni çok seviyorum kalbim...
Işıkla uyu...
Ayfer Arslan
9 Temmuz 2015 Perşembe
6 Temmuz 2015 Pazartesi
Hiç Susma İstedim
İnsanın her yaşadığı yanına kar kalıyormuş sonunda... Anladım...
Şimdi size bir kelebeğin hikayesini anlatacağım, mürekkebi bitmek üzere olan bir kalemle...
Bir uzanış, bir direniş... Belki de memleket davası denilen türden bir hikaye olacak...
Babamın hikayesi...
Aklımda canlanan, benden uzak belki de silinmeye yüz tutmuş...
Elimden tuttu şimdi bir kederi, kalbimin en derini, sevgisi...
Kalbimin en sıkıştığı an, bize sırtını dönmüş güzel günlere elimi uzatmış "Yapma!" diye bağırdığımı anımsıyorum kısa bir süre...
Çok küçüktüm hayatı anlamayacak kadar, onun sevgisine alışkın, desteğine aç...
Güçlü değildim ama... Babamdan en almadığım özelliğine ne çok ihtiyacım vardı o gün halbuki!
Kolumdan çekiştirmeler, omzumdan tutuşlar, su muydu o? Beni sakinleştirmesi beklenen...
Kalbim kırıldı biraz... Seni bir daha sevemeyecek miyim şimdi?
Sesini duyabilmeyi istedim, hep kayboldum o derinlikte...
Emeği okuduk biz gözlerinde, kalbinde... Elini uzat öpeyim bir kez n'lur!
Teşekkürler edeyim yüz bin kez, olmaz mı?
Ne ödetiyorsa hakkını önünde sonunda yapayım işte çok mu?
Az bile kalır senin yaptıklarından sonra...
Hayat dediğin bu mu şimdi hazırladığın bizi?
Eksikliğini hissettiğimiz her an bir yarımız yok zaten acı hep aynı geçmiyor ki ucundan kıyısından...
Biraz tatsızım seni düşündüğüm anlarda. Bu yüzden mazur gör beni uykundan uyandırdığım sıralarda seni... Sana kalbimden geçenleri ulaştırmaya çalışmıştım o an duydun mu beni hiç?
Çevrende bir çok insan varmış bizden başka...
Sana ulaşmaya çalıştığımız o an bizi göreceksin hissedeceksin ve iyi olacaksın dediğim son seslenişim...
Kötü olduğunu biliyordum. Telefonum çalıyordu. Açmadım. Çünkü içinde senin olduğun kötü bir haber bize ulaşmak için bekliyordu.
Kalbim sökülürcesine ağlamak istediğim bir zamandı.
Anlayana kadar ağlamak: ağladıkça anladığım bir an...
O an bir şeylerin bizi sana ulaştırmaması için dahi dua ettiğimi anımsıyorum.
Ama her yolun bir sonu vardı ve o gün tüm yollar biz istemesek de sana çıkacaktı.
Umutlarımın yıkıldığı o anı benimle yaşadın mı bilmiyorum.
Ama ben ilk kez seni görmek istemedim.
İlk kez ismin bir cümlede geçsin istemedim.
İlk kez bana senden bir haber getirmesinler istedim.
Sonra kolumdan sardılar, kalbimi açıp içine bir acı yerleştirdiler.
Ellerim tutmadı, bacaklarım uyuştu. Pencerelere baktım daha sert bir düşme anı dileyerek.
Ölümlerden ölüm beğendim anlayacağın...
O an hayat yoktu, ışık yoktu bende...
Senle birlikte gittim sandım.
Bıraksalar kalbimi söküp yoluna serecektim.
Eğer çaresi vardıysa daha bile fazlası belki ne bileyim.
Senin kadar fedakar olamadım şu hayatta özür dilerim.
Ama seni çok özlüyorum. Aklına mı geliyorum bu günler?
Çok duyasım geliyor sesini...
Seni olmayacak derecede seviyorum şimdi.
Özlediğim her anı geriye sararak daha bile çok...
Uyuduğun yerde rahat ol... Işıklarla...
Ayfer ARSLAN
Şimdi size bir kelebeğin hikayesini anlatacağım, mürekkebi bitmek üzere olan bir kalemle...
Bir uzanış, bir direniş... Belki de memleket davası denilen türden bir hikaye olacak...
Babamın hikayesi...
Aklımda canlanan, benden uzak belki de silinmeye yüz tutmuş...
Elimden tuttu şimdi bir kederi, kalbimin en derini, sevgisi...
Kalbimin en sıkıştığı an, bize sırtını dönmüş güzel günlere elimi uzatmış "Yapma!" diye bağırdığımı anımsıyorum kısa bir süre...
Çok küçüktüm hayatı anlamayacak kadar, onun sevgisine alışkın, desteğine aç...
Güçlü değildim ama... Babamdan en almadığım özelliğine ne çok ihtiyacım vardı o gün halbuki!
Kolumdan çekiştirmeler, omzumdan tutuşlar, su muydu o? Beni sakinleştirmesi beklenen...
Kalbim kırıldı biraz... Seni bir daha sevemeyecek miyim şimdi?
Sesini duyabilmeyi istedim, hep kayboldum o derinlikte...
Emeği okuduk biz gözlerinde, kalbinde... Elini uzat öpeyim bir kez n'lur!
Teşekkürler edeyim yüz bin kez, olmaz mı?
Ne ödetiyorsa hakkını önünde sonunda yapayım işte çok mu?
Az bile kalır senin yaptıklarından sonra...
Hayat dediğin bu mu şimdi hazırladığın bizi?
Eksikliğini hissettiğimiz her an bir yarımız yok zaten acı hep aynı geçmiyor ki ucundan kıyısından...
Biraz tatsızım seni düşündüğüm anlarda. Bu yüzden mazur gör beni uykundan uyandırdığım sıralarda seni... Sana kalbimden geçenleri ulaştırmaya çalışmıştım o an duydun mu beni hiç?
Çevrende bir çok insan varmış bizden başka...
Sana ulaşmaya çalıştığımız o an bizi göreceksin hissedeceksin ve iyi olacaksın dediğim son seslenişim...
Kötü olduğunu biliyordum. Telefonum çalıyordu. Açmadım. Çünkü içinde senin olduğun kötü bir haber bize ulaşmak için bekliyordu.
Kalbim sökülürcesine ağlamak istediğim bir zamandı.
Anlayana kadar ağlamak: ağladıkça anladığım bir an...
O an bir şeylerin bizi sana ulaştırmaması için dahi dua ettiğimi anımsıyorum.
Ama her yolun bir sonu vardı ve o gün tüm yollar biz istemesek de sana çıkacaktı.
Umutlarımın yıkıldığı o anı benimle yaşadın mı bilmiyorum.
Ama ben ilk kez seni görmek istemedim.
İlk kez ismin bir cümlede geçsin istemedim.
İlk kez bana senden bir haber getirmesinler istedim.
Sonra kolumdan sardılar, kalbimi açıp içine bir acı yerleştirdiler.
Ellerim tutmadı, bacaklarım uyuştu. Pencerelere baktım daha sert bir düşme anı dileyerek.
Ölümlerden ölüm beğendim anlayacağın...
O an hayat yoktu, ışık yoktu bende...
Senle birlikte gittim sandım.
Bıraksalar kalbimi söküp yoluna serecektim.
Eğer çaresi vardıysa daha bile fazlası belki ne bileyim.
Senin kadar fedakar olamadım şu hayatta özür dilerim.
Ama seni çok özlüyorum. Aklına mı geliyorum bu günler?
Çok duyasım geliyor sesini...
Seni olmayacak derecede seviyorum şimdi.
Özlediğim her anı geriye sararak daha bile çok...
Uyuduğun yerde rahat ol... Işıklarla...
Ayfer ARSLAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)